Acil Servis Nedir? Ne İşe Yarar?

Başlıktaki sorunun cevabı açık aslında. Bu soru, belkide herkesin aynı cevabı vereceği ender sorulardan bir tanesidir. Ama geçtiğimiz hafta sonu yaşadıklarımdan sonra, bu kavramın uygulamada hiç de doğru dürüst kotarılamadığını, hatta kotarılmak bir yana gerçek anlamıyla yakından uzaktan alakasının olmadığını gördüm.

Öncelikle "Acil Servis"in sözlük anlamına bakmakta fayda var, buna bakıyorum çünkü belki de ben yanlış biliyorumdur. Bir konu hakkında yazmadan önce onun ne demek olduğu konusunda emin olmak gerekir. Biz de öyle yapalım ve tdk.gov.tr'den (belki de doğru dürüst bir işe yarayan tek kamu kurumu sayfası) bakalım.

Acil Servis: Hastanelerde acilen bakılması gereken hastaların ilk bakımlarının yapıldığı yer.

Yani burda sıradan hastalardan bahsetmiyoruz. Bir öncelik söz konusu. Sonuç itibariyle yanlış bilmiyormuşum, acil servis tam da benim düşündüğüm gibi bir şeymiş.

Gelelim geçtiğimiz hafta sonu yaşadıklarıma.

Cumartesi sabahı annem büyük bir sancıyla uyandı ve bizi de uyandırdı. Sancı yaratacak her hangi bir rahatsızlığı yoktu. Yani önceden bildiğimiz bir rahatsızlığı yoktu ve haliyle telaşlandık, çünkü annem kıvranıyordu.

Bu gibi durumlarda ne yapılır, hasta evinize en yakın sağlık merkezine bir an önce yetiştirilir. Biz de öyle yaptık ve annemi bize en yakın sağlık merkezi olan Sincan Devlet Hastenesi'nin Acil Servisi'ne yetiştirdik. (ama bu çürümüş sistemde bizim yetiştirmemiz hiç bir işe yaramıyor ne yazık ki)

Acil Servisler, özellikle türk dizilerinde hep arabayla kapısına gidildiğinde, sedyeyle size doğru koşturup yardımınıza gelen sağlık görevlileriyle dolu yerler olarak gösterilir. Ama benim tabi ki böyle bir beklentim yoktu, çünkü bir devlet hastenesinden böyle bir ilgi beklemek (hakkımız olduğu halde) en hafif tabiriyle salaklık olurdu.

Neyse, Sincan Devlet Hastanesi'nin Acil Sevisi'ne vardığımzda annem iyi kötü yürüyebilecek durumdaydı ve içeri kadar yürüdü. Ama içerde adım atmaya yer yok ki, sanki akşam hava saldırısı olmuş ta acil servis tıka basa yaralılarla dolmuş.

Acil Servise girer girmez ilk odaya girdik, orda hemşire bizi acil hastaların 4 numaralı odaya gitmesi gerektiğini söyledi. Biz de öyle yaptık, ancak 4 numaralı odanın kapısı, önündeki kuyruktan görülmüyordu. Kuyruktaki insanların da herbiri en az benim kadar sağlıklı görünüyorlardı. Hele koridorda bankta bacak bacak üstüne atarak oturmuş sırasını bekleyen kel ve fodul bir mahlukat vardı ki, ona ne desem nafile. Annemin durumunu söyleyip -çünkü tek kıvranan annemdi- odaya hemen girmek istedik ama bu kel ve fodul insanlık düşmanı ordan hepimizin durumu acil şeklinde buyurdu. Kucağında çocuk olan genç bir arkadaş da "abi arabanız varsa başka bi yere götürün hastayı" diyerek acil serviste işlerin bizim bildiğimiz gibi yürümediğini özetlemiş oldu.

Neyse arabamız vardı ve annemi hastanenin yakınlarında özel bir polikliniğe götürerek sorunu çözdük. Annem taş düşürüyormuş, gerekenler yapıldı vs. Ancak annemin daha ciddi bir problemi olabilirdi. Vakit kaybının bize çok şey kaybettireceği bir durum da olabilirdi. Ayrıca haliyle herkesin arabası yok. Arabamızın olmadığını varsaydığımızda vakit kaybı çok daha fazla olacaktı.
Sanırım birileri Acil servis'in ne olduğundan bihaber. Ama bu birilerinin hastane yönettiğini düşündüğümüz zaman iş gerçekten içinden çıkılmaz ve sinir bozucu bir hal alıyor. Eğer bir hastanenin aciline gelip geri dönmek zorunda kalıyorsak işler gerçekten de ters gidiyor. Ters giden bu işlere tekrar döneceğim ama Sincan Devlet Hastanesi'nin web sitesindeki bir açıklamayı buraya eklemek istiyorum. Sonuçta bu yaşadıklarımın sorumlusu %99 yönetimdir. Ama onlardan hesap sormadan önce bu açıklamadaki küçük bir detayı da utanarak sunmak gerekir.

Sincan Devlet Hastanesi'nin web sitesinde şöyle bir link var; Acil servise Başvuracak

Bu linke tıkladığımızda "Hastanemizden Hizmet Alan (!) ve Alacak Değerli Halkımızın Dikkatine" başlıklı bir yazıyla karşılaşıyoruz. Bu yazıda acil serviste (!) hasta ve hasta sahiplerinin uyması gereken hususlar sıralanmış. 1. madde gerçekten içler acısı;

"Acil olmayan hastaların (müdahale edilmediği durumda, hayati tehlike içinde olan veya sakatlık, vücutta kalıcı hasar riski taşıyan hastalar ile mevcut şikayeti nedeniyle günlük yaşamını sürdüremeyecek derecede muzdarip olanların dışındakilerin) acil polikliniğine başvurmalarının gerçek acil hastaları mağdur edileceği bilinmelidir."

Böyle bir madde yazıldığına göre demekki böyle insanlar var. Yukarda bahsettiğim kel ve fodul insan (insan dediysem lafın gelişi) da bunlardan birisi olsa gerek.

İkinci madde de birincisinin devamı niteliğinde.

"Polikliniklerde sıra bulamayan hastaların acile yönlenmesi yine gerçek acil hastaları mağdur edecektir"

Sonuç itibariyle sorumsuz ve faydasız asalak insanlarla yaşadığımız bir gerçek. Bunlar biz ne yaparsak yapalım aramızdalar, ama bu maddeleri sıralamakla herhangi bir yönetimin kendini aklaması söz konusu olamaz. Sonuçta bu tür girişimlerde bulunan insanların yaptıkları bu köylü kurnazlıkları işe yarıyorsa yine sorumlu yönetimlerdir. İyi yönetilmeyen bir yerde her yere iyi niyetli bildiriler ya da uyulması gereken kurallar listelerini çerçevelete çerçevelete asmakla hiç bir kuralsızlığın ya da olumsuzluğun önüne geçilemez.

Söz konusu metinde şikayetler konusuna da yer verilmiş. Mesai saatlerinde hasta hakları birimine, mesai saatleri dışında ise görevli başhekim yardımcısı veya nöbetci şef uzmana şikayetlerimizi bildirebiliyoruz.

Bir hastanenin en tepesinde kim vardır, Başhekim. Ben kötü bir yönetici olduğu için Başhekimi şikayet ediyorum, kime yardımcısına:) E komik tabi. Ayrıca en önemli bölümlerinden birinin değil yavaş çalışmak iflas etmiş olduğu bir kurumun Hasta Hakları Birimi'nden kim ne fayda bekleyebilir. Zaten şikayetimizin değerlendirilip değerlendirilmeyeceği büyük şüphe götürür, kaldı ki değerlendirildiğini hatta bize bir yazıyla cevap verildiğini farzetsek bile, bu cevapta muhtelemelen neler yazacağını hepimiz biliyoruz. Elimize verecekleri cevapta üzgünüz başarısız olduk yerine bir milyon tane bahane sıralanacaktır. Çünkü güzel ülkem bir bahaneler cennetidir. Kimse sorumluluğunu kabul etmez, herkes bir bahanenin arkasına saklanır. O yüzden de gece elektirkler kesildi çalışamadım klişesi de dilimize bu kadar yerleşmiştir.









0 yorum: