Eller Ay'a Biz Hala Yaya

Biz türban gibi ömür törpüsü konuları tartışıp yerimizde sayıp duralım, bakın dünya nelerle uğraşıyor.

Virgin Galactic firması 2009 yılında uzay turlarına başlamayı hedefliyor. VG'nin amacı profesyonel olmayan asrtonotları uzaya, 100 km yüksekliğe, atmosferin dışarısına çıkarak uzay gezisi yapmalarını sağlamak. Bu sayede yerçekimsiz ortamı altı dakikaya kadar deneyimleyip, dünyayı uzaydan izleyebileceklerdir. (vikipedi) Biletler 200 bin dolar ve şimdiden 250 kişinin yer ayırttığı söyleniyor. Ancak yolculuk günü gelip çattığında kaçının kararından dönmeyip o gemiye bineceğini merak ediyorum:)

Uzaydı gemiydi demişken, Dünya'ya 2036 yılında çarpma olasılığı bulunan "Apophis" göktaşı ile buluşarak, elektronik izlemeye alacak bir uzay aracı yapılması için, merkezi ABD'de bulunan sivil toplum örgütü "The Planetery Society" tarafından geçen yıl açılan "Apophis Mission Tasarım Yarışması" sonuçlandı. Yarışmayı kazanan "Space Work Mühendislik" şirketi, Apophis'i 300 gün izleyecek projeyle Dünya'ya 2029'da yaklaşacak ve 2036'da az da olsa çarpma olasılığı bulunan 300 metre çapındaki göktaşının yörüngesi ve Dünya'ya çarpıp çarpmayacağını belirleyecek.
Haziran 2005'de keşfedilen ve adını Mısır mitolojisindeki kötülük tanrısı Apophis'ten alan göktaşının Dünyaya'ya çarpması durumunda (ki böyle bir çarpışma olmayacağına her iddiaya girerim) bir atom bombasından 100 bin kat daha fazla bir güç yaratacağı tahmin ediliyor. NASA bu çarpmayı önlemeyi hedefliyor.

Her zamanki gibi Hüstın yine gezegenimiz kurtarıyor. Bu haberi eklememdeki amaç göktaşının dünyaya çarpıp çarpmayacağı üzerine spekülasyon yapmak değil. Birilerinin bu teknolojiye ulaştıklarını göstermek. Keşke bizimde türban kadar önemli (!) olan uğraşlarımız olmasada, Türkiye'den de bir mühendislik firması bu tasarım yarışmasına katılabilse. Ama daha önemli işlerimiz var (!)

Neyse Norveç'de gerçekleştirilen bir projeyle devam edelim...
Norveç Kuzey Kutbu yakınlarında Plataaberget Dağı (Svalbard)'na bir ambar inşa etti. Olası bir doğa felaketi ya da bir nükleer felakete karşı yeryüzündeki tüm bitkilerin tohumlarının saklandığı bir ambar. Uzunluğu 130 metre ve duvarları çelik barlarla çevrili ambarda 4.5 milyon tür meyve, sebze ve tahıl tohumu koruma altında tutulacak. En kötü felaketlerde bile tohumların hiç zarar görmeden yaklaşık 200 yıl kadar dayanacağı belirtiliyor. (Hürriyet)
"Küresel Ürün Çeşitliliği Tröstü" tarafından yaptırılan tesis geçen hafta bir törenle açıldı. Ama Türkiye'nin gündemine girebildimi, tabii ki hayır, çünkü çok önemli (!) gündem maddelerimiz var, böyle eften püften konulara ayrılacak vaktimiz yok.

Ama birileri 2033 yılına yetişecek , sinir sistemine yerleştirilen kan hücresi büyüklüğünde bilgisayarlar tasarlıyor ve bunu yaparkende kimin başı açık kimin kapalı, bunları hiç umursamıyor. 18 - 22 Şubat tarihlerinde San Fransisco'da düzenlenen oyun yapımcıları konferansında, Raymond Kurzweil yaptığı konuşmada 2033'te sanal gerçekliğin nasıl ve hangi boyutta olacağını anlattı. Kurzweil, 2033'te bir kan hücresi büyüklüğündeki bilgisayarların, gerçek dünyadan ayırt edilemeyecek derinlikte ve büyüklükte sanal gerçeklikler yaratabileceğini, sanal ve gerçeğin birleşeceğini söyledi. Bu ifadenin ne anlama geldiğini Kurzweil şöyle örneklendirerek açıklıyor. "Bugün parkinson hastasıysanız ve hastalık yüzünden tahrip olan biyolojik nöronlarınızı değiştirmek istiyorsanız, beyninize bezelye büyüklüğünde bir bilgisayar naklettirebilirsiniz" "...kan hücresi büyüklüğündeki bilgisayarlar... bedenimizden içeri girecekler, bizi sağlıklı tutacaklar ve beynimizin içinde zekamızı arttıracaklar..."

Şimdiye kadar bahsettiklerim hep yakın gelecekle ilgili projelerdir ve çoğunu "nerde kaldı doğal yaşam" gibi felsefelerle yaklaşıp eleştirenler ya da (özellikle son örneğe) hayal/kurgu bunlar diye bilmiş bilmiş laf atanlar olacaktır. Ancak geçmişte de Jules Verne'nin "Aya Seyahat" başlıklı yapıtını okuyan çocuğuna küçümseyerek, daha doğru dürüst bişeyler okumasını salık veren sayısız ebeveyn vardı. Ne yazık ki tarih hepsini sil
di. (aslında ne yazık değil:)

Yakın geleceğimize ait projelerden sonra yazıyı bugüne ait bir gelişmeyle bitirme
k istiyorum.
IBM yaptığı duyuruda kablo yerine ışık kullanılarak veri taşıyan yeni bir tek
noloji ürettiğini açıkladı. Bu teknolojiyle 5 bin video dosyasının 1 ampülün tükettiği enerji kullanarak 1 saniye içinde transfer edilebileceğini bildirdi. Henüz prototip aşamasında olan yeni teknolojiyle, çok büyük hacimli dosyaların saniyeler içerisinde transfer edilebilmesinin yolu açılmış olacak


Sonuç olarak, ışık hızıyla iletişimden ya da kan hücresi kadar bilgisayarlardan bahseden bir dünyayı, türbanı tartışarak yakalayamayız.