Dünyayı Kurtaran Adam

Senaryosunu Cüneyt Arkın'ın yazdığı Dünayayı Kurtaran Adam, belkide Türk sinemasının en kült filmi ve bir nevi Turkish Star Wars'dur. Hal böyle olunca da bu film hakkında denmedik söz, yapıladık geyik kalmamıştır. Ancak konuşup ahkam kesenlerin ya da hakkında espri yapanların da büyük kısmının filmi oturup baştan sona izlememişlerdir. Aslına bakarsanız, filmi baştan sona izlemiş biri olarak onlara hak vermiyor da değilim, çünkü filmi baştan sona bir oturuşta izlemek gerçekten çok zor. Film kült olmuş, derslere, tezlere konu olmuş olabilir ama bu film hakkında geyiğini yapıp gülüp eğlendikten sonra yapacağımız en iyi yorum "kötü" olacaktır.

Neyse burdaki asıl toplanma sebebimiz filmin analizini yapmak değil. Filmin hikayesini sizlere sunmak. Çünkü yazılı olarak bir yerde olduğunu zannetmediğim bir giriş hikayesi var ki akıllara zarar:) Ancak bu metni sunmadan önce açıklamak isterim ki, amacım Dünyayı Kurtaran Adam filmiyle dalga geçmek değil tam tersine ona hizmet etmek, internette arama yapanlar için bir metin sunmaktır. Çünkü herşeye rağmen Dünyayı Kurtaran Adam filmi onurlu ve ciddi bir filmdir, günümüzde çekilen örnekleri gibi (bkz. Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu) cıvık cıvık değildir.

Şimdi filmin girişinde anlatılan hikayeyi burada paylaşıyorum. (ve bizzat kendimin hazırladığı fotoğrafları da metne serpiştiriyorum. -hemen hemen filmdeki bütün karakterler mevcut)

"İnsanoğlunun ilk uzaya açılıp Ay'a gitmesiyle uzay çağı başlar. Uzay Çağı, dünyalılar için bir ilerleme çağıdır. Binlerce yıl böyle yaşamışlardır.

Uzay çağı, geçmiş zaman ve yaşam galaksi çağına ulaşmıştı. Yüzbinlerce yıl geride kalmış, dünya ve gezegenler sistemi uzayda galaksi sistemine önüşmüştü. Medeniyetler, tarihler geride kalmış, insanlar ilkçağlardaki gibi basit yaşamla yetinmeye başlamışlar ve bütün güçleriyle ölümsüzlüğü bulmak, devamlı yaşamı sağlamak için amansız bir çalışma ve mücadeleye girmişlerdi.

Bu çağda dünya milletleri, ırkları, dinleri ayrı milletler alinden çıkıp, tek bir varlık haline geldiler. Tek bir dünyalı yaşayışları ve kavimleri, galaksi çağının dünya insanlarını meydana getiriyordu.

Dünya çılgın bir nükleer silahlanmanın sonucu olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti. Dünya bu gibi tehlikeleri bir kaç kez geçirmiş, hiç bir kuvvet dünyayı yokedememiş fakat dünya bazı zamanlarda parçalara ayrılmış, dünyadan kopan parçalar uzayda meteor taşları haline gelmişti. Bazı gezegenlerde hayat devam etmekte, yaşam sürmekteydi. (yazmadan edemedim, ikisi de aynı şey değil mi) Ama nükleer savaş çok hızlanmıştı, hükmetmek, daha güçlü olmak için o güzel mutlu dünya delice parçalanırken birden gizli ve çok güçlü bir düşmanla karşı karşıya kaldı.

5 milyar yıl önce ışın ve enerjiden madde haline gelen dünyamız, galaksi çağında lazer ışınlarının ekisiyle toz bulutları haline gelip parçalanmaktadır.

Bu düşman kimdi, hangi galaksideydi. Bütün dünyalılar bu tehlikeye karşı tek bir silah kullandılar. İnsan beyin gücü ve iradesiyle birleştirilmiş bir tabakayla karşı koymaya başladılar. İnsan beyin moleküllerinin sıkıştırılmasıyla oluşturulan bir tabaka dünyayı koruyordu. Dünya her saldırı karşısında toz bulutu haline gelmekte, önündeki koruyucu kalkanın arkasına sığınmaktaydı. Bu kalkanı delecek tek güç, insan beyni ve iradesiyle yaratılacak bir silahtı. Ama gerçekte galaksidebulunan dünya düşmanları silahları ne kadar güçlü olursa olsun beyinleri yoktu. Dünya ve insanın değeri sonsuzlukta en büyük silahtı.

Dünyalılar bu bilinmeyen düşmanı aramaya başladılar. Ama ne yazık ki gönderilen hiç bir savaşcı geri dönmedi.

Dünyalılar tolandlılar, kavimler biraraya gelip çare aradılar. Tek çare düşmanı bulup savaşmaktı. En güçlü en büyük iki Türk savaşçısı ve diğer dünyalılar uzaya açılıp bilinmeyen düşmana savaş ilan ettiler.

Bazı dünyalılar bu savaşa katılmadılar, fakat hayalgüçlerini gerçek ve mantıkla birleştiren her insan bu savaşa katılıp kazanma azmindeydi."

Filmin girişinde bir Star Wars edasıyla anlatılan hikaye budur. Hikaye bittikten sonra şu sözü edilen iki büyük Türk savaşçıyla tanışıyoruz. Murat (Cüneyt Arkın) ve Ali (Aytekin Akkaya). İkiside bir hava çatışmasının içindedirler ve durum gergindir. (yazının bundan sonraki bölümünde filmden bir kaç diyalog paylaşmak istiyorum)

Murat: merkeze duyuru yükseliyorum (merkezin yerinde olsam sormadan edemezdim. oolum murat uzaydayız be kardeşim kime ve neye göre yükseliyosun hey allaaam!!)

Murat: Uzay hızını aşmalıyız, gelenleri karşılamaya hazır ol.

Ali: Bu gelenler çok suratsız, mini etekli bir kaç kız gelseydi iyi olurdu. (en büyük film klişelerinden biri olan, korkusuz ikililerin tehlikenin içine girerken sallamaz bir edayla espri yapmalarına bir örnek görüyoruz. en büyük klişe dedim aklıma bir an örnek gelmedi hımm!! tango ve cash olabilir cehennem silahındaki elemanlar olabilir, yüzüklerin efendisinde cüceyle elfin savaşırken bir yandan da birbirlerine takılmaları olabilir... bu tip insanlar he yer de karşımıza çıkabilir)

Murat: Bilinmeyen bir güç bizi kendine çekiyor. Dünyadan çok uzaklaştık. Göstergeler çalışmıyor. Bilemiyorum bu gücün ne olduğunu çok tehlikeli bir durumdayız dikkatli olman lazım.

Bu diyalogların yaşandığı bölümde de Dünyayı Kurtaran Adam'ın en unutulmaz sahnelerinden biri olan, Aytekin Akkaya'nın inişe geçiyorum deyip öne doğru eğildiği sahne vuku bulur.

Murat: Bir şeyden korkuyorlar.
Ali: Ama bize bir şey yapmadılar
Murat: Senin yakışıklılığına yazık olsun istemediler.
Ali: Biraz ciddi olamazmısın sen
Murat: Dünyamızı yok etme reddesine gelen atom savaşı neden çıktı biliyormusun?
Ali: Neden
Murat: İnsanlar çok ciddiydiler. Fazlası can sıkar biraz gülmesini bilselerdi savaş yerine barışı seçerlerdi.

Murat: Kimsin sen?

Bilge (Hüseyin Peyda): Bir ihtiyar, yaşlı, inançlı bir bilgin, gördüklerinizi göreceklerinize katın, uzayın sırrı buradadır. Sen silah taşırsın ben bilgi, benzeriz birbirimize, çünkü insanız. Aradığınızı buldunuz mu?

Murat: Ne aradığımızı biliyormusun?

Bilge: Evet. Çok gelişmiş bir tekniğin makineleşmiş insanlarıydınız. Çünkü bu gezegende tarihinizi, atalarınızın mutlu uygarlığını buldunuz.
...
Murat: 13. Kabile atalarımızın kabilesi peki burası dünyanın neresi?

Bilge: Burası karanlıklar ve sırlar dolu bir sonsuzluk ülkesidir.
.....
Murat: (Ali'ye akıl veriyor) Vücudundan kurtul, sadece zihnin ve ruhunla yaşa, o zaman toprağın altında nefes alabilirsin.










Filmin sonunda:

"Dünyasız insan, insansız dünya olmaz. Çünkü insan evrende en büyük değerdir. Geleceğinizi koruyun çünkü gelecek barıştadır. Barışı da yaşatacak şüphesiz insandır.










Filmde bir de kılıç var ki... yürü be koçum dedirtecek cinsten