Artık Gazete Almıyorum...

Kendimi bildim bileli, hatta belki de bilmediğim dönemlerde bile, her gün en azından bir gazete alıp okumuşluğum vardır. Bu davranışımı bir tür bilgi açlığından ya da haber aşkından ziyade bir alışkanlık şeklinde tanımlamak daha doğru olur. Her gün bir paket sigara almak ya da bir ekmek almak gibi bir şey.

Gazete okuyorum, ancak çok uzun bir zamandır biliyorum ki okuduklarımın çoğu, kitabına uydurularak güzel tasarlanmış bir yönlendirme sistemine hizmet eden paragraflardan ibaret. Yani hiç bir gazetenin tarafsız habercilik ütopyasına biraz olsun yaklaşabildiğini zannetmiyorum. Çünkü bir çok gazete okurundan farklı olarak, ben bir gazeteyle yetinmeyip, benim görüşlerime en uzak olan yayınları da takip ediyorum, aynı haberleri birde onlardan okuyorum. Böyle yapınca da görüyorum ki, yayın organları kime hizmet ediyorsa sözkonusu haberi onun çıkarına uygun bir hale getirip veriyor ya da yorumluyor.

Hizmet etmek ağır bir itham olabilir, ancak bir çıkar grubuna dahil olmayan ya da bir çıkar grubuna hizmet etmeyen yayın organı var mı? Bu soruyu Türkiye için değil tüm dünya için soruyorum. Tabii benimki de soru işte, malumunuz kapitalist sistemde para olmadan hiç birşey olmayacağına göre, bir yayın organı da kuramazsınız. E birileri sizin ihtiyaç duyduğunuz kapitali karşılarsa onun aleyhinde nasıl yazabilirsiniz. Aslında olay bu kadar net değil, bu çok basit bir denklem oldu, işin aslı çok daha karmaşık ama bu yazıdaki amaç dünya medyasını düzeltmek değil, sadece dünya medyasına veda etmek, o kadar.

Uzun süredir televizyon da haberleri izlemiyorum. Çünkü orda işler çığrından çıkalı çok zaman oldu. Her akşam izlediğim haberler bir gün geldi tahammül edemeyeceğim bir hal aldı. Artık iş o kadar çığrından çıktı ki yayınlanan haber bültenlerine abuk subuk şeyler demek bile iltifat olurdu. Baktım bunların sol üst köşeye zeka yaşı 2 buçuk olanlar için eğlencelik haber bülteni ibaresi koyacakları yok, en iyisimi ben izlemekten vazgeçeyim de kendi zekamı aklayayım dedim. Sonuçta internet diye bir şey var, onunda güvenilirliği elbetteki tartışılır ancak en azından boş ve eblek sunucuların 20 saniye de okuyup geçeceğim bir haberi 20 dakika tekrarlaya tekrarlaya anlatmalarına tahammül etmek zorunda kalmıyorum.

Gazetelerle olan hesaplaşmama dönecek olursak. En son 1 Mayıs sonrası çıkan gazeteleri okuduktan sonra -ki manşetlerine bakmam yeterli oldu- bu kararı almaya karar verdim. Artık al gülüm ver gülüm şeklinde kurulmuş bu sisteme ben de bu gazeteleri satın alarak hizmet etmek istemiyorum. Sonuçta elbetteki okumaya devam edeceğim ama hiçbirini gidip cebimden para çıkararak satın almayacağım.

Sonuç olarak; sosyal bilimlerle ilgili olarak okuduğumuz hiçbir şey bizi tam doğruya götürmez. O yüzden, doğruya biraz olsun yaklaşabilmek için, her zaman daha çok daha çok okumamız gerekir, taki ölünceye kadar.